Geleceğin yamaçlarına, bugünden başarı anıtları diken şirketlerin temellerinde iki kavram kenetlidir: Risk Yönetimi ve İnovasyon. Gelin biz de onlara ortak olalım, istikbalden bugüne bakmaya çalışalım...
İnsanlığın var oluşundan bu yana en çok merak duyulan kavramlardan biridir gelecek. İster bir birey olsun, ister bir toplum, ister bir şirket ya da bir devlet, insana özgü tüm sosyal yapılar, kendileri ile ilgili geleceği hep merak etmişlerdir. Geçen her saniye yarının belirsiz dünyasına yavaşça kapıyı aralarken, çaresiz ve mazlum kalmak, sulara kapılıp gitmek bir insan için, karakterini yitirmek ve kuru bir yaprağa indirgenmektir. Geleceğe bugünden başarı anıtları dikecek olanlar, riskleri yöneterek, yenilikleri üreterek; o belirsiz geleceklerini yönetenler olacaktır.
Günümüz Türkiye’sine baktığımızda tablo ne risk yönetimi, ne de inovasyon açısından pek de iç açıcı değildir. Özellikle, sanayileşmeyi daha başaramamış BT sektörü geleceğe bakmayı halen öğrenememiştir. Devletin ve askeriyenin desteklerini konvansiyonel yollarla alabilen birkaçı dışında, en büyük cirolu BT şirketlerimizin inovasyon adı altındaki çalışmalarının sayısı, bir elin parmaklarını geçmemektedir. Bu çalışmaların da global pazarda büyük cirolara ulaşarak başarı kazananları, ne yazık ki, yok denecek kadar azdır. Manşetlerde kurulan stratejik ortaklıklar, gerçek süreçlerde ancak günübirlik taktiksel oyunlar ile yürütülmektedir.
Durmadan önündeki iş ile ilgilenen, kafasını kaldırıp da etrafa bakmayı beceremeyen, belki de cesaret edemeyen bunca şirketin kucağındaki BT, süt verilmeyen bir bebek gibidir. Bir tilt masasındaki top misali tepkisel döngülerin ortasında kurban edilen şirketlerden, gerçekçi vizyon sahibi olmaları, riskleri yönetmeleri, onunla da kalmayıp gerçek inovasyonlar yapmaları çok da beklenemez. Bu durumun tek sorumlusunu BT şirketleri olarak ilan etmek de acımasızlık olacaktır. Ulusal ekonomideki dengesizliğin, ilkokuldan üniversiteye uzanan ezberci eğitimin, bilinçsiz müşteri yığınlarının; çarkların böyle dönmesinde payı büyüktür. Ancak, BT şirketlerinin akıl olarak üst mertebedeki yöneticilerinden, bu çarka bir çomak sokmaları beklenir. Riskler yönetilmedikçe, günlük para kazanmanın ötesinde, gerçekten inovasyon için stratejik ortaklıklar kurulmadıkça, BT’nin ülkemizdeki geleceği kontrol edemediğimiz rüzgarların keyfine hizmet edecektir.
Risk Nedir?
Risk, geleceğin belirsizliğinde, hedefleriniz doğrultusunda etrafınızı saracak fırsatlar ve tehditler bütünüdür. Her risk bir belirsizlik hali iken, her belirsiz durum risk olarak nitelendirilemez. Buradaki ayrım noktası, belirsizliklerin hedefinize giden yol ile etkileşim seviyesidir. Risk kimi zaman fırsata, kimi zaman tehdide işaret eder. Risk ne olumlu, ne de olumsuzdur. Dev bir göktaşının, Güneş sistemindeki bir gezegene çarpması bir belirsizliktir. Ancak sözü geçen gezegen Dünya ise bu belirsizlik insanoğlu için riske dönüşür. Bu riskin bir fırsata mı, yoksa bir tehdide mi işaret ettiği, olayın insanoğlunun geleceği üzerindeki etkisi ile belirlenir.
Risk Yönetimi ise bir kişinin, projenin, şirketin veya devletin, hedeflerine ilerlemesi sürecinde varolan belirsizliklerin, hedeflere ulaşmak için etkin ve verimli bir şekilde organize edilmesidir. Burada organize etmek derken, risklerin tanımlanmasını, analiz edilerek, tiplerinin ve etki güçlerinin değerlendirilmesini ve sonuçta uygun aksiyon planlarının oluşturulmasını kastediyoruz. Hedefleriniz yoksa, yönetecek riskiniz de yok demektir. İster gerçek, ister tüzel olsun; şahsınızı kaderin kollarına bıraktığınız zaman, yarın nerede olacağınız belli olmadığından, tüm belirsizlikler sizin için yönetimi söz konusu olmayan riskler haline dönüşür. Bu nedenle risk yönetiminin muhatabı olmaktan çıkar, karakterinizin sığ sularında yalnız başınıza kalırsınız.
Neden Risk Yönetimi?
Hedefleriniz varsa, yönetmeniz gereken riskleriniz de var demektir. Risk yönetimi yapmamak, elleriniz cebinizde buz üzerinde yürümekten, frenleri patlak bir otomobili son sürat kullanmaktan farklı değildir. Diğer yandan, evlenme teklifi yaptığınız kadın “evet!” demek için sizi aradığında, toplantıda olduğunuzdan; telefonun meşgul tuşuna basmak demektir. İçeride misafirleri yolcularken, çocuğunuzun balkon demirlerine tırmandığını görüp, kafanızı çevirmeniz, personeliniz evlenmek için izin istediğinde isteğini reddetmeniz demektir. Risk çevrenizdedir, her yerdedir. Risk kaderinizdir, siz onu yönetmediğiniz sürece o sizi yönetecektir.
Riskleri yönetmeyen bir lider, sadece topa bakarak kaleye şut atmaya çalışan bir futbolcuya benzer. Kalenin yerini ezbere bilse dahi, birazdan arkasından ayağını uzatacak ve onu sakatlayacak rakibinin de, ileride kendisinden boşta top bekleyen arkadaşının da farkında olamaz. Riskler yönetilmediğinde, her geçen gün birbirinden önemli fırsatlar başka gözler tarafından avlanırken, küçüklü büyüklü tehditler organizasyona her yandan darbeler vurur. Risklere yaklaştıkça stres zirveye çıkar; o zamanlarda ne sağlık, ne de motivasyon kalır. Tehdidin gerçekleştiği zamanlarda ise halinize ne çare, ne de derman bulunur.
Risk Yönetimi Süreçleri
Her düzeydeki yönetim sürecinin mihenk taşlarının başında planlama gelir. Risk yönetimi planlaması için en temel veri, risk yönetiminde görevli kişilerin yetki ve sorumluluk alanlarıdır. Riskleri tanımlamak, analiz etmek ve aksiyon planlarını inşa etmek için yetkiniz dahilinde hangi kaynakların olduğunu bilmeniz gerekir. Yetkisi olmayan kişinin risk yönetimi yapması mümkün değildir. Planlama için tanımlanması gereken değişkenlerden bir diğeri de, her bir paydaşın risklerin oluşturduğu etkileri, ne seviyede tolere edebileceğidir.
Planlamanın ardından riskleri belirleme sürecine girilir. Hedefinizi iyi anlamamış veya etkin biçimde paylaşamamışsanız ve o hedefe gidecek bir yol çizmemişseniz doğru riskleri belirleme şansınız yoktur. Riskleri belirleyebilmek için planlarınızın etrafında dolaşmanız, her aktivitenin sağını solunu sorgulamanız gerekir. Riskler cinler gibidir; görünmek istemezler, onları görmek için ya özel beyin fırtınası ayinleri düzenlenir, ya da işin uzmanlarından yardım istenir. Zaman ayırmadığınız, başınızı kaldırıp etrafınıza bakmadığınız sürece onlar size, zamanı gelene kadar, hiç ses vermeyeceklerdir.
Riskler, belirlendikten sonra nitel ve nicel analiz safhasına geçilir. Bu safha sonucunda riskler önceliklerine göre sıralanmış, şirket stratejilerine veya proje hedeflerine etkileri tanımlanmış olur. Bunun ötesinde, risk analizinin yapıldığı konuya göre analiz süreci nicel boyuta taşınabilir. Kritiklik seviyesi arttıkça, nicel değerlendirme yapmak zaruret haline gelecektir.
İnovasyon
İnovasyon risk yönetiminin çift başlı balyozudur. Hem tehditlere karşı bir savunma, hem fırsatlara yönelik bir atılımdır. Risk yönetiminin tüm amaçlarına hizmet eden dev bir silahtır. Yarını bugünden inşa etmenin, zirvelerdeki temiz havayı bugünden solumanın tek yolu inovasyondur. Dengesi durmadan değişen ekonomik ve politik çevreye karşı kazanılacak mukavemetin harcıdır. Risklere karşı otomatize hareketin adıdır.
İnovasyon, bir insanın veya şirketin karakterinde başlar, zihninde şekillenir ve kararlarında gerçekleşir. Kültürüne yenilikçi düşünceyi, stratejik hareketi bir atar damar olarak bağlamayan şirketin inovasyon yapması mümkün değildir. İnovasyon yatırım gerektirir. Yatırım yapabilmek için kaynağa ihtiyaç duyulur. Kaynak bulmak için devlet, üniversite ve derneklerle iletişimde olmak, finans şirketlerini ikna edici disiplinde çalışmak zaruridir. Bu “business”tır, bu işletmeciliktir.
Sonuç
BT’nin gözlerindeki pırıltı ancak rasyonel ve gerçekçi stratejik kararların beslediği bir vizyon ile korunabilir. Global pazarlara iş yapmanın önünü böylesi kararlar açacaktır. Hüküm bilenden gelir, bilen güçlüdür, güçlü olan riskleri gören ve durmadan kendini yenileyendir.
Dinçer Özturan